Yenilenebilir Enerjinin Zararları
Tarih: 23 Mayıs 2021
Yenilenebilir enerji doğal, sera gazı salınımı olmayan ve sürekli olarak yenilenen kaynaklardan elde edilen enerji türüdür. Günümüzde Dünya küresel bir iklim değişikliği süreci içindedir. İklim değişikliğini basit olarak tanımlamak gerekirse, fosil yakıt tabanlı enerji kaynakları ile atmosfere salınan sera gazlarının yarattığı küresel dengesizliktir. En basitinden Dünya’nın ortalama sıcaklığın yükselmesi ve buna bağlı olarak gelişen olağanüstü iklim olaylarıdır. Bu süreç sanayi devrimi ile başlamış ve günümüze kadar şiddetini arttırarak gelmiştir. Herkesin bildiği gibi sera gazları, bin yıllar önce başlayan ve fosilleşme süreci ile oluşan yüksek karbon içerikli (dolayısıyla yanma esnasında daha fazla enerji açığa çıkaran) kaynakların tercih edilmesi ile ortaya çıkmış bir kavramdır. Basitçe “sera gazları” ve “küresel ısınma” arasındaki bağlantı yüksek karbonlu yakıtların kullanımı ve buna bağlı olarak yeraltında katı bir biçimde hapsedilmiş olarak durması gereken karbon atomlarının atmosfere salınmasıdır. Bu, atmosferin iç dengesinin bozulması olarak tanımlanabilir. İnsanlığın bilinçlenmesi ve etkilerini gündelik hayatta hissetmesi üzerine yenilenebilir enerji kaynakları tercih edilmeye başlanmıştır ancak göründükleri kadar masum değillerdir. Bu yazımızda IRENA’nın ‘Yenilenebilir Enerji İstatistikleri 2020’(1) raporuna göre Türkiye’de yaygın olarak kullanılan rüzgâr ve hidroelektrik kaynaklarını ve negatif etkilerini ele aldık.
Rüzgâr türbinlerinin ataları olan yel değirmenleri 7. yüzyılda ilk olarak Pers ülkesi yani şimdiki İran’da kullanılmıştır.(2) Buğday öğüterek un üreten bu değirmenler farklı yüzyıllarda farklı amaçlara hizmet etmiş ve günümüzdeki rüzgâr türbinine evrilmişlerdir. Ülkemizde özellikle Ege kıyılarında rastlanılan bu dev pervanelere rüzgâr can vermektedir. Türbinler birçok farklı boyutta olabilirler. Boyut, konum ve barındırdıkları jeneratörün verimi ile orantılı olarak enerji üretme potansiyelleri değişiklik gösterebilir. Rüzgar türbinlerinin tamamen temiz ve atıksız bir enerji üretimi yaptıkları halk arasında yanlış bilinen bir kanıdır. İlk olarak türbinler rüzgâra bağımlı oldukları için sürekli üretim yapamazlar. Türbinler çalışırken ses ve elektromanyetik alan üretirler, bu da çevresindeki yerleşimleri ve doğal hayatı olumsuz etkiler. Jeneratörün sebep olduğu bu manyetik alan yüzünden radyo ve TV yayınlarında parazitlenmeler olur. Kuş ölümlerine neden olurlar, bu sebeple İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde büyük rüzgâr türbinlerinin milli park alanlarının sınırları içine ve çok yakınlarına kurulması yasaklanmıştır. (3)
Hidroelektrik santrallerini basitçe açıklamak gerekirse akarsuların üzerinde kurulan barajlar ile elektrik üretimi yapan birimlerdir. Baraj duvarı akarsuyun önün keserek suyu biriktirir ve baraj gölü oluşturur. Ardından su seviyesi belli bir yüksekliğe ulaşınca kontrolü salınımlarla barajın içindeki türbinleri döndürerek enerji üretir. Potansiyel enerjinin kinetik enerjiye dönüşmesi mantığı ile çalışan bu sistem özellikle ülkemizin doğusunda ve yükseklik farkının fazla olduğu arazilerde tercih edilmektedir. Doğal bir su akışının üzerine kurulan bu barajlar; akışı sabote ederek doğal su debisini bozar ve barajın aşağısında bulunan doğal hayatı, tarım arazilerini ve yerleşim birimlerini olumsuz etkiler. Hidroelektrik santrali (HES) bir akarsuyun üzerine inşa edilmeden önce orada analiz ve gerekli ölçümler yapılarak HES’in çevreye uygunluğu araştırılmalıdır. Maalesef ülkemizde sorgulamadan ve yenilenebilir enerjinin hiçbir zararı yoktur düşüncesiyle birçok HES projesi hayata geçirilmekte ve zamanla olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Ayrıca bunlar çevre komünleri tarafından gözlemlenmektedir. Özellikle büyük projelerde baraj inşa edildikten sonra oluşan baraj gölü, çevredeki yerleşim yerlerini ve tarihi öneme sahip yapıları su altında bırakmakta ve yerel halkı evinden etmektedir. Ülkemizin son dönemdeki projelerinden olan Ilısu barajının Hasankeyf’i, binlerce yıllık tarihi su altında bırakmıştır ve orada yaşayan yerli halkı göçe zorlamıştır. Ayrıca baraj gölü yapay durgun su statüsünde birçok canlıyı (ağaçlar, böcekler vb.) su altında bırakarak çürümesine ve bu sebeple karbon salınımına neden olmaktadır.
Sonuç olarak yenilenebilir enerji kaynakları tercih edildiği takdirde seçilen kaynak araştırılmalı ve çevreye etkileri analiz edilmelidir.